-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Harikalar Diyarı'nın kurtarıcısı: Alice

Harikalar Diyarı'nın kurtarıcısı: Alice

Tim Burton 'ın iki oscarlı bu fantastik filmi benim açımdan ilk Alice'den bile güzel! Mia Wasikowska (Alice), Johnny Depp (Mad Hatter) ve Helena Bohem Carter' (Red Queen)ın baş rollerinde oynadığı film yıllar sonra yeniden Harikalar Diyarı'nı keşfe çıkan Alice'in öyküsünü anlatıyor. Alice'in Harikalar Diyarı'na girişinin ve olayları bir rüya zannedişinin ardından on sene geçmiş ve Alice on dokuz yaşına gelmiştir. Evlenmeye pek de meraklı olmayan ve hala yarı-hayal dünyasında yaşayan Alice, düğün gününde ortaya çıkan bir tavşanı takip eder ve kendini gene küçülüp büyürken bulur. On yıl önceki olayları hatırlamayan Alice'i getiren tavşan, Kırmızı Kraliçe'nin bütün toprakları ele geçirdiğini ve onlara baskı yaptığını söyler. İyiliği temsil eden Beyaz Kraliçe'nin başa geçmesini istemektedirler ancak Kırmızı Kraliçe'nin elinde en büyük koz vardır: bir ejderha!  Bay Tırtıl'ın kehanet defterinde bu ejderhay

Shutter Island

Shutter Island

  Shutter Island, Dennis Lehane 'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış.  Martin Scorsese 'nin yönettiği, başrollerinde Leonardo Di Caprio , Mark Ruffalo ve Ben Kingsley 'nin oynadığı bu film "ters köşe" tabirine oldukça uyuyor aslında.  Filmin klasikleşmiş bir şaşırtmacalı son yapmış olması biraz hezeyan yaşatsa da karakterlerin cuk diye oturması, parçaları kendi kendinize birleştirmeye çalıştığınızda bile " Ya bu mantıklı ama sanki böyle de değilmiş gibi." şüphesi yaşatması filmin başarılarından birisi. Ayrıca keşke gerçek olsaydı olaylar ve "OO bütün gördükleriniz yalandı aslında. Kandırdıık!" demeselerdi sonunda. Çünkü bayağı iddialı bir film olmuş olacaktı öyleyse ve olayların tarihsel gerçeklikleri araştırılacaktı. Belki de yönetmen gerçek olduğunu bildiği şeyleri bu tür bir kurmacayla bize sundu. En azından birkaç kişinin aklını kurcalayıp araştırması için. Ya da Amerikalı'ların tipik komplo teorisi merakından başka

Inception

Inception

Yanılsamalar,Rüyalar,Görsel Efektler Arasındaki Küçük İnsanlar Inception İnsanların akıllarını karıştırmaktan anlaşılamaz bir zevk duyan Christopher Nolan 'ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı 4 oscar ödüllü Inception tam bir görsel efekt şöleni. Leonardo Di Caprio , Joseph Gordon-Levitt ve Ellen Page' in baş rollerini paylaştığı bu film, Nolan'ın diğer önemli filmi Memento gibi zihin, hafıza gibi konularla içli dışlı. Ancak Inception'daki özel efektlerin hiçbirisi Memento'da yok. (Demek ki Nolan iyi kazanmış.) Filmde insanların rüyalarına giren ve bu şekilde neleri nerede sakladıklarını bulan bir çetenin başı olan Cobb'un başı beladadır. Amerika'ya girişi yasaktır ve çocuklarını bir daha hiç göremeyecektir. Ancak Saito adlı bir iş adamı, rakip firmanın sahibinin ölmesi üzerine Cobb'a bir görev verir: İşi oğluna devreden iş adamının oğlu Robert'ın rüyasına girip onun hafızasını değiştirecekler ve böylece Robert şirketi

Dünyanın En Genç Soyguncusunun Hikayesi: Sıkıysa Yakala!

Dünyanın En Genç Soyguncusunun Hikayesi: Sıkıysa Yakala!

Catch Me If You Can ! 60'lı yıllarda geçen olayda Frank Abagnale Jr. adlı 16 yaşındaki bir soyguncunun gerçek hayat hikayesi anlatılıyor. Aslı Frank Abagnale Jr 'ın yazdığı:" Catch Me If You Can: The Amazing True Story of the Youngest and Most Daring Con Man in the History of Fun and Profit  " adlı bir kitap olan İki dalda Oscar'a aday olmuş ve Steven Spielberg 'in yönettiği filmin başrol oyuncuları Tom Hanks ve Leonardo Di Caprio .  Şahsen 8 yaşımdayken sinemada alt yazılı izlemiştim bu filmi. Tabii olayları pek anlayamamıştım ancak filmi çok sevmiştim. Şansıma hiçbir yerde de Türkçe dublajlı oynamıyordu! Günlerce ağlamıştım . Cidden :( Tabii daha sonra büyüdüm ve birkaç kez izledim bu inanılmaz keyifli ancak bir o kadar da duygusal filmi. Film başarılı bir iş adamı olan Frank Abagnale(babası)'in ergi kaçakçılığı yüzünden mallarına el konulması ve çöküşüyle başlıyor. Büyük ve güzel bir eden bir apartman dairesine taşınan Abagnale'ler, F

Titanic

Titanic

James Cameron 'un yönetmenliğini yaptığı ve senaryosunu yazdığı Titanic, 11 dalda Oscar ödüllü ve 2009 yılına kadar en büyük hasılat getiren film olma özelliğine sahip. Eğer bu görsel şöleni izleyemediyseniz çok şey kaçırıyorusunuz! Başrollerinde Leonardo Di Caprio ve Kate Winslet 'ın oynadığı Titanic, ünlü gemi hakkında çekilen filmlerin ençok ses getireni. Çünkü içinde inanılmaz bir aşk hikayesi de barındırıyor. 1912 yılında yapılan ve "asla sarsılmaz ve batmaz" denilen ancak bir buz dağına çarparak batan gemi Titanic'de olduğu düşünülen Okyanusun Kalbi adlı çok değerli bir kolyeyi arayan ekip canlı yayında kolyenin ölen sahiplerinin odasına okyanusun altından ulaşırlar. Yeşil bir sandık bulan dalış ekibi sandığı açtıklarında para ve çanta bulurlar ancak kolye ortalarda yoktur. Olanları televizyondan izleyen Rose Calvert'da vardır. Titanic'den sağ olarak kurtulan ve Okyanusun Kalbi kolyesine sahip olan Rose, o güne kadar hiç kims

Leonardo Di Caprio

Leonardo Di Caprio

Yıllardan beri aşinayız yüzüne. Aslında bir bakıma bizimle birlikte büyüdü.Babası çizgiroman dağıtıcısı, annesi de avukattı. (?!) 11 Kasım 1974 California, Hollywood doğumlu. Ayrıca ismini de tahmin edebileceğiniz gibi Leonardo Da Vinci 'den almış. İlk önemli rolü 1989 yılında    Parenthood   dizisinde Gary Buckman rolüyle başladı. 1993'de Robert De Niro ve Ellen Barkin ile birlikte This Boy's Life adlı filmde oynadı. 19 yaşındayken özürlü bir genci canlandırdığı What's Eating Gilbert Grape filmiyle En İyi Yarımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar'a aday gösterildi. The Basketball Diaries ve Romeo+Juliet filmlerinde de rol aldı ancak en büyük patlamasını Titanic filmiyle gerçekleştirdi. Leonardo bu filmde en iyi erkek oyuncu dalında Altın Küre'ye aday gösterildi. Çok önemli ödülleri alamadıysa da yıllarca kimsenin aklından silinmeyecek Jack Dawson karakterini bize kazandırdı.( Kalbimizde yaşıyorsun Jack!) Üç Silahşörler filminin devamı

Truman Show

Truman Show

Ya tüm hayaıtmız bir oyundan ibaretse? Medyanın ne raddelere ulaştığını abartılı ve son derece çarpıcı bir yorumla ele alan bir film The Truman Show . Günümüzde insanların kendilerini kamera dolu evlere kapattıkları, para kazanmak ve izlenmek uğruna her türlü şeyi yapmayı göze aldıkları bu dönemde tam da olması gerektiği gibi bir film olmuş. Jim Carrey 'nin müthiş oyunculuğuyla da birleşince ortaya görsel bir şölen çıkıvermiş. Truman otuzlu yaşlarında bir sigortacıdır. Bir evi, arabası ve onu seven bir karısı vardır. Babasını tekneyle balık avına çıktıkları bir gün fırtınaya kaptırmıştır ve babası o günden sonra bir daha görünmemiştir.  Lise yıllarında ise Lauren adında bir kıza aşık olmuş, ancak kızın babası  onların Fiji Adalarına yani dünyanın öbür ucuna yerleşeceğini söylemiştir. Lauren ise Truman'a gördüğü her şeyin sahte olduğunu, bir film setinde olduklarını ve her şeyin bir düzmece olduğunu insanların onu televizyondan seyrettiğini söylemiştir. Bu ol

Dr. Gregory House MD

Dr. Gregory House MD

Zıtların uyumsuzluğunun en iyi örneği; Dr.Gregory House. House MD dizisine adını veren ve şimdiden bir efsane haline gelmiş bu adam inanılmaz derecede zeki ve karizmatik. Yaptığı söz oyunları ve hiç kimseye ihtiyacı yokmuş gibi tavırlarıyla beğenimizi kazanan kahraman aynı derecede antipatik, insanları kendinden uzaklaştırmak için her yola başvuran, incitmekten çekinmeyen birisi olarak hiçbir canlının mükemmel olmadığını bize gösteriyor. Oxford,İngiltere doğumlu Hugh Laurie 'nin can verdiği bu "olağanüstü" karaktere dizideki bütün kadınlar bir dönem aşık oluyor.Bunun nedeni kendine olan güveni ve umursamaz hali sanırsam. Yani,"Sen hayatımda olsan da olmasan da benim için bir önemi yok." halleri ve kendi iç dünyası ve ailesi dışındaki her konuyu küstahça apaçık şekilde konuşabilmesi sanırım. Topallayan ve ağrıyan bacağı için günde onlarca ağrı kesici alan House, git gide Teşhis konulamayan hastalıklara bakan House ve ekibi aslında çalıştıkları h

Un Giorno Perfetto

Un Giorno Perfetto

Ferzan Özpetek 'in bu gerektiği ilgiyi görememiş filmi Türkiye'de 31 Ekim 2008 tarihinde gösterime girdi. Melania Gaia Mazzucco   nun romanından uyarlanan film , adından da anlaşıldığı gibi tek bir günün hikayesini anlatıyor. Ancak sanıyorum ki romandan uyarlama olması sebebiyle yan karakterler biraz havada kalmış. Senaryoyu Ferzan Özpetek'in yazmamış olmasından dolayıdır belki, belki de verilmek istenen odur ancak iç sıkıntısı yaratabilecek bir film. Filme filmin sonunu izleyerek başlıyoruz. Koruma olan Antonio, karısının onu terk etmesini hazmedememektedir. Boşandıktan sonra bir süre  çocukları Elio ve Maja ile hiç ilgilenmeyen Antonio, Emma'ya çocuklarını almak istediğini söyler. Ancak Elio arkadaşının doğum gününe gitmek istemektedir. Zaten Emma da buna pek sıcak bakmaz.  Konuşmak istediğini söyleyen Antonio Emma'yı arabasına bindirir ve izbe bir yerde durur. Emma 'nın etek ve topuklu ayakkabı giymesi onu çılgına çevirmiştir. Kimlerle yat

Sweeney Todd

Sweeney Todd

Bir Berber Bir Berberberi Öldürdüğünde...   Bu pek de alıştığımı tekerleme gibi olmadı ama Sweeney Todd'da alışılagelmiş ne  var ki? Tim Burton'ın o karanlık ve pis şehirleri, kötü taraflarıyla barışık beyaz tenli ve  koyu renk gözlü insanları ( bunların iyi olanları sarışın oluyor ama geri kalan  fiziki özellikleri aynı gözlemlediğim kadarıyla.) Sweeney Todd'da da  aynen devam ediyor. Aslı bir Broadway müzikali olsa da, en büyük ününü filmle elde ediyor.  Bunda  Tim Burton  'ın ve değişik hikayenin yanısıra başroldeki Johnny Depp   ve    Helena Bonham Carter   ın etkisi kesinlikle yadsınamaz.  Hatta başrolde olmamasına rağmen tam manasıyla döktüren   Alan Rickman  , Timothy Spall , Sacha Baron Cohen   ve Jamie Campbell Bower   ın da  hakkını vermemiz gerek. **Film için aylar boyunca şan eğitimi almış olan Johnny Depp'in sesini  dinlemek bir harika  doğrusu** Olay 1800'lerin sanayii devrimini ençok hisseden Londra'da  g

Infinyteam