-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Dom za Vešanje

Dom za Vešanje

Hazır Emir Kusturica'dan başlamışken  Dom za Vešanje'yi es geçmek tabii ki olmaz. Türkiye'de, özellikle de 90'ların başında bebek olmayıp da biraz büyücek olan hemen herkes tarafından izlenildiğini düşünüyorum. En olmadı, herkes Ederlezi'yi biliyordur.  Emir Kusturica hakkında hiçbir fikri olmayan, filme eline kumandayı alıp kanalları zaplarken öylesine rast gelen birisi filmin başlangıcında 'Bu ne böyle ya saçma sapan.' veya 'Şaban filmi herhalde' diyebilir. Zira çoğumuzun Kusturica'yla tanışmasına vesile olan bu film, başından bize kendisinin apayrı bir çizgiye sahip olduğu imajını yaratmıyor. Zamanla anlıyorsunuz, 'Haa, demek ki onca karmaşa bu nedenleymiş.' diyorsunuz. Film kısaca, çingenelerin yaşamını konu alıyor. Başrolde ailesinden kendisine geçen kinetik güçleri olan Perhan'ımız var. Kendisi kız kardeşini iyileştirebilmek adına zengin Ahmet'in peşinden İtalya'ya gidip dilencilik/soygunculuk vs bilimum ka

Mixed Kebab

Mixed Kebab

'Mixed Kebab' yazısını gördüğüm an zaten oryantalist bir film, yani batılıların bakış açısıyla harmanlanmış bir film, olduğunu anlamıştım kendisinin. Ger.ekten de Belçika yapımı, Felemenkçe bir film çıktı karşıma. Ancak bu sefer bakış açısı biraz daha farklı. Beni şaşırtan hatta rahatsız eden yönleri filmi izlemeden önce beklediğim gibi 'Türk karşıtı' değil, tam aksine Türkleri bağrına basan bir film olmasıydı. Rahatsız eden yönlerine de ileride değineceğim. Filmin yönetmeni ve senaristi Guy Lee Thys. Hani artık gerçekten normal bir film festivalinde en az iki üç tane rastladığımız gay iki erkeğin ilişkisini ve toplumla çatışmalarını anlatıyor. Yalnız izlediğim bu tarz filmlerden farklı Mixed Kebab. Yalnızca eşcinsellik ve toplumun eşcinselliği kabullenişi üzerine değil, Avrupa'da yükselen islamaphobia'ya karşı yükselişe geçen köktendinciliğin detaylarına inildiği bir film olmuş. Düşünüş açısından filmi oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Avrupa değ

подземни (podzemini)

подземни (podzemini)

İzleyeli oldu Underground'u. Ancak her canım sıkıldığında belki biraz daha sıkılabilmek, belki biraz o çok sevdiğim dili ve müzikleri dinleyebilmek adına açar izlerim. İzlemeye başladığımda, belki de en kötü huyum olan (atlatabileceğime de yürekten inandığım) kitapları ve filmleri yarım bırakma huyum burada da başgösterir ve filmi bitirmeden pause düğmesine tıklayıveriririm. Aynı şeyi daha geçen gün yaptım. Ne büyük hakaret oysa ki! Hem Emir Kusturica'nın o muhteşem dehasına, hem Goran Bregoviç'in seçtiği, düzenlediği ve filme serpiştirdiği müziklerine, hem de gereğinden fazla iyi oynayan oyuncularına bir hakarettir bu, bilirim. Hata yaptığını bile bile o hatayı yapmaya devam eden insanlar gibi kendimden nefret etmeye başlıyorum, susayım en iyisi. Emir Kusturica'nın iki başyapıtı vardır aslında. Birincisi Dom Ze Vesanje ( Çingeneler Zamanı) ikincisi ise Podzemini (Underground). İkisi de birbirinden apayrı, ancak temelde birbirlerine o kadar yakınlar ki, b

Infinyteam