-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Djeca




Djeca, İngilizce'ye Children of Sarajevo olarak geçirilmş olsa da aslında Boşnakça 'çocuklar' manasına geliyor. 12. Brüksel Akdeniz Filmleri Festivali'nin dördüncü günde gösterildi ve izleyenlerin bazılarının midesini bulandırdı. Nedeni kesinlikle içerikle ilgili değil. Aslına bakarsanız benim son derece beğendiğim ve değişik bulduğum çekim stili insanların midesini bulandıran. Doğruyu söylemek gerekirse gerçekten de biraz fazla titriyor kamera. Ancak bu şekilde Rahima'nın beynine çok daha kolay girip, orada neler olup bittiğini çok daha iyi kavrayabiliyoruz. 

Film anne-babaları Bosna Savaşı'nda öldürülen iki kardeşin hikayesini anlatıyor. Abla olan Rahima hayatın zorlu şartları altında ezilmiş, erkek kardeşine kol kanat germiş, çocukluğunu tabancalar arasında bırakmış, başörtülü ve son derece edilgen bir karakter. Bir restoranda ahçı olarak çalışıyor ve gerek duruşu, gerek yaptıklarıyla insanların ona karşı 'Nasıl olsa karşılık veremez. İstediğimi diyebilir- yapabilirim.' diye düşünmelerine enden oluyor.' Bu tip bir baş karaktere daha önce hiç rastlamamıştım doğrusu. Bu gözler ne psikopatlar, ne garip baş roller gördü ancak hiç bu kadar 'bizden' bir karaktere rastladığımı zannetmiyorum. Bizden derken Belçikalıların buna katılmayacağına eminim. İslam kültürüyle yetiştirilen 'söz büyüğün sus küçüğün' mantalitesiyle büyüyen ve kendi özgün düşüncesine sahip olamayan bizleri düşündükçe aslında Rahima'nın tamamen bizden, içimizden biri olduğunu düşünüyorum. Zaten Boşnaklar benim gözümde bu dünyada batı Türkleri'ne ençok benzeyen halk. Gelenek-görenekleri ve İslam dinini yaşayış biçimleriyle. 

Rahima'nın üzerine bir de ebeveynsizlik, ev geçindirme dertlerinin üzerine ergenlik çağında olan kardeşinin lisede başına açtığı belalar eklenince Rahima kendini iyice baskı altında hissediyor. Öyle tamamen ezik bir tip de değil. Normal şartlarda yetiştirilmiş olsa özgüvenli bir birey olacağı kesin. Bunu arada yaptığı sağlam çıkışlardan anlıyoruz. 

Kardeşi Nedim'in kavga sırasında bir bakanın oğlunun İphone'unu kırması üzerine Rahima telefon parasını ödemek için çabalıyor ve bu sırada kardeşinin ne gibi işlere bulaştığını bulmaya çalışıyor.

Film savaş sonrası Bosna'yı ve Bosna halkını oldukça iyi ,gözlemliyor. Yönetmen Aida Begic'in de başı Rahima gibi kapalı. Filmde neden kapalı olduğu da sorgulanıyor. Arada feedbacklerle savaş zamanına geri dönüyoruz. Sembolizm açısından da tatmin edici bir film. Ayrıca cenaze evindeki sohbetler, kahveler börekler size son derece tanıdık gelebilir.

Filmin bazı eksiklikleri var. Ağır giden senaryo ve daha önce de dediğim gibi insanları ister istemez rahatsız eden çekim açıları -ki ben sevdim bu açıları- dışında gözüme çarpan pek bir şey yok. Karakterler o kadar gerçekçi ki, Rahima'yı alıp da şöyle muhafazakar bir memurun evine koysanız, bir de 'Evin kızı bu işte.' deseniz; bana uzattığı kahveyi alır üzerine teşekkür ederim. Geri kalan karakterler de son derece güzel ve ince düşünülmüş. Savaş sonrası artan İslamcılığı anlattığını yazıyordu festival kitapçığında ancak buna dair çok büyük göndermeler yok. Başörtülü olanlara 'pek de iyi bakılmadığı' yönünde, hiçbir abartıya gitmeden belli edilen bir iki durum var yalnızca.

Bosna'yı, Balkanlar'ı seviyorum, tarihiyle kültürüyle ilgileniyorum diyorsanız tam size göre. Zaten bize her gün bajram!
QuickEdit

You Might Also Like

1 yorum

Adsız dedi ki...

sanırım ben bu filmi izleyemem hareketli kamerala hiç bana göre değil. ama filmin konusu çok ilgimi çekti biraz daha ayrıntı istesem günlük yaşantıları anlatmış mı, rahima sonunda düze çıkıyor mu biraz çıtlatırsan sevinirim.AB

Infinyteam