-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

İki çizgi

İki çizgi

Venedik ve Rotterdam Film Festivalleri dahil yirmiden fazla festivalde gösterilen ancak ülkemizde pek de fazla ilgi toplayamamış yerli bir film İki Çizgi. Dvdsinin arkasında İstanbul'da, kendinden yaşça küçük olan fotoğrafçı sevgilisiyle yaşayan bir kadının yaşamı ve bu çiftin çıktıları güney seyahatinde karşılaştıkları sorunlar vari bir şey yazıyordu. Filmin adı da iki çizgi olunca ben de bu tarz kültür çatışması vari bir şey sandım. Evet kültür çatışması işleniyor filmde ama, bu çiftin arasındaki çatışmayı aşmıyor. Güzel bir film. Çok başarılı demek doğru olmaz ancak Selim Evci'nin ilk filmi olduğu için çok da üzerine gitmemek gerek eksikliklerin sanıyorum. İki çizginin sembol olarak belirtildiği yer, ikili yola çıktıklarında önlerinden geçen çoban ve arkasındaki koyun sürüsüydü. Ben bu iki çizgi olayını bambaşka yorumlamış olabilirim çünkü filmden anladığım dvd nin arkasında yazanlarla örtüşmüyor. Bu nedenle yazım filmi tanıtmak değil, filmdeki olayları yorumlamak ü

weekend

weekend

Weekend, eşcinsel filmlerinin geldiği noktayı görebilmemiz açısından oldukça önemli bir yapım. Tabii ben bu 'eşcinsel filmleri' lafından pek haz etmiyorum. Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde azınlıkların hoş görüldüğünü (bknz. hoş görmek) belli etmek için gazetelerin yaptıkları haberleri hatırlatıyor bana. O dönemlerde 'Büyükadalı Rumlar Derneği Türk Tariih Kurumu'na Beş Yüz Lira Bağışladı' gibi fantastik, bir o kadar da absürd haberler görmek mümkündü. Türk Tarih Kurumu'na bağış yapmayı geçtim, denecek söz bile bulamıyorum ama azınlıkları dışlamamak adına yapılan bu 'iyimser' hareketin aslında onları merkezden biraz daha öteye itelemekten başka hiçbir işe yaramadığı bir gerçek. Eşcinsel filmleri kategorimiz de işte tamamen bu şekilde. Bu filmer de kamerayla çekilmiyor mu? Oynayanlar insan değil mi? Ne bileyim, eşekler film çekmeye kalkışsa hadi kategorize et 'eşek filmleri' diye. Ama kullanılan malzemeler aynı, oynayanlar da insan,  diğ

ואלס עם באשיר

ואלס עם באשיר

Vals Im Bashir, Beşir'le Dans'ın İbranicesi. Bilemiyorum neden şu zamana kadar adını duymamıştım bu filmin. Sanırım Turgutreis Carrefour Express'de bir büyü var. Geçen sene de aynı dönemlerde sıcaktan bunalıp kendimi Karfur'a atmış, Gus Van Sant'in Elephant'ını satın almıştım. Bu sene de aynı metodu izleyerek birkaç film alayım dedim. Zaten topu topu on beş yirmi film var markette. Bir köşeye atılmış, beş liralık filmler  bunlar. Terminatör, Maskeli Beşler gibi dvdlerin arasından yaptığım seçkilerse her seferinde beni daha da fazla şaşırtıyor. Vals Im Bashir ise  'Su Tunç'un en iyileri' bölümüne ilk beşten giriş yaptı bile. Benim dönemim ve benden bir iki önceki kuşak eminim ki Yahudi soykırımı ile ilgili filmleri izleyerek büyüdü. Piyanist, Schiller's List, Hayat Güzeldir diye devam eder bu filmlerin listesi. O kadar çoklar ki artık bir süre sonra insan bu filmler nedeniyle Yahudi soykırımına karşı duyarsızlaşmaya bile başlayabi

Infinyteam