-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

The Killing Fields





The Killing Fields, 1984 yapımı, 3 Oscar kazanmış, içimde bir şeylerin gark etmesine (evet evet gark. sesli mesli hem de) sebebiyet vermiş bir film. Eğer Kamboçya hakkında herhangi bir bilgiye sahip değilseniz, (herhangi bir bilgiye sahip olunmaması oldukça normal. Ama "Kamboçya da ne?" diyenlere buradan kocaman bir "Höh!" demek istiyorum.)

Efendim, filmimiz aldığı ödülleri sonuna kadar hak ediyor. Bir yandan Khmer Rouge yönetiminin yaptığı katliamları ve isnanların yaşadıkları zorlukları anlatırken bir yandan da kurgusu kusursuz denecek ölçüde güzel bir hikâye anlatılıyor. Çekim açıları ve sembollerle de süslenince, ortaya üzerinden elli yıl geçse de eskimeyecek bir film çıkmış oluyor. İnanın, hem yakın tarihte olmuş bir olayı işlemek, hem bununla iligli mesajlar vermek, hem de filmin kahramanalrının hikayelerini oturtmak o kadar zor bir şey ki! Böyle bir film çekmeye çalıştığımdan dolayı demiyorum, ama tüm izlediğim 25-35 sene öcnesine ait savaş filmlerinde karşılaştığım şeylerden yola çıkarak böyle konuşuyorum. Aralarında bütün olarak en güzel olanı ise açık ara The Killing Fields, yani Ölüm Tarlaları

Hikâye tamamen gerçek. Hatta karakterlerin adı bile. Sydney Schanberg Kamboçya'daki olayları araştırmak için gelmiş olan bir gazeteci. Oradaki yerel bir gazeteci olan Dith Pran ile tanışyıor ve bir anda hayatı değişiyor. Biz bir yandan Khmer Rouge rejiminin başındaki Saloth Sar, nâm-ı diğer Pol Pot'un "Year Zero" rejiminin etkilerini izlerken, bir yandan da rejimin nasıl "çifte standartlı" olduğunu görüyoruz.
                                                       (bu filmden bir kare değil, gerçek)

Biraz tarihe dönecek olursak; yemyeşil Kamboçya topraklarını kana bulayan askerler, 1979 yılına kadar, 4 sene içinde 7 milyonluk Kamboçya nüfusunun 3 milyon 300 binini katlederek dünya tarihinin en büyük soykırımlarından birisini gerçekleştirdiler. Modernitenin tek öncülü olan Batı dünyasındaki Nazi soykırımı hakkında çekilen belgesellerin e filmelrin sayısıyla 3 buçuk milyona yakın insanın öldüğü bu soykırım hakkında yapılanları tabii ki karşılaştıramayız.

                                                                    (gerçek görüntü)

Filmdeki tarihi gerçekliği, bir elinde Coca Cola şişesi, diğer elinde kalaşnikof bulunan askerleri bir kenara bırakıp hikayeye dönersek eğer, Sydney Schanberg ve arkadaşlarının Dith Pran'ı kurtarmak amacıyla yaptıkları,, Dith ve Sydney arasındaki, o dönemin filmerinde açık seçik anlatılmayan ancak şöyle bir dokundurulan "arkadaşlıktan öte" ilişki o denli sağlam işlenmiş ki, hikaye işlendiği sırada bir tarih filmi izlediğinizi unutuyorsunuz. Ne desem bilemedim!



Su Tunç


QuickEdit

You Might Also Like

Hiç yorum yok

Infinyteam