-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Chuck Palahniuk ve Romanlar Üzerine




Beni Chuck Palahniuk'la tanıştıran eser Ölüm Pornosu. Sanırım üç saat gibi bir sürede bitirmiştim ancak öyle bir çırpıda okunup bir çırpıda unutulan eserlerin aksine bu kitabı unutmak benim için imkansız oldu. Konusunun ilginçliği de buna etken ancak Chuck Palahniuk'un o kendine has betimlemeleri, olay örgüsünü dokuma biçimi o kadar ilgimi çekti ki, beni kendisinin bir romancıda çok işlemleri kafadan yapabilen bir matematikçi olduğuna inandırmayı başardı. 

Neden mi matematikçi diyorum? Çünkü roman yazmak hesap işidir de ondan. Ha, öyle oturup iki artı iki eşittir dört demiyorsun tabii ki. Ancak olayları kurguluyorsun, ne yazacağını düşünüp bazı yerleri ekleyip bazı yerleri çıkarıyorsun. Eğer iyi bir biçimde kurgulamadıysan veya kurguladıklarının dışına çıktıysan 'x'in değerini bulabilmen de imkansız oluyor! Tabii roman yazmada sonuçtan olduğu kadar gidiş yolundan da puan verilir. O nedenle anlatılan hikaye ve betimlemeler,  imgelemler de son derece sağlam olmalı. 

Schiller, Tolstoy gibi yazarlar bu işlemleri kafadan yapma yetisine sahip değiller. Tabii ki son derece zeki oldukları apaçık. Ancak her kelimenin üzerine titremeden, 'ne yapsam şimdi?' diye düşünmeden, eline kalemi aldığı gibi- Tabii ki kalemi aldığı gibi değil. Yazı yazmayı öğrenip, belirli bir birikime eriştikten sonra- yazı yazmaya başlayan yazarlar da mevcut. Dostoyevski, Goethe ve Chuck Palahniuk bu tarz yazarlardan. Yazacakları zamanı bilemeyen,  sabah 8 akşam 8 yazı yazamayan, ancak 'o' zaman geldiğinde içindekileri kusmadan yapamayan yazarlardan bahsediyorum. Transa geçip kendi yazısı bitene kadar 'kendinden harcayan' yazarlardan. 

İşte Goethe'nin açtığı yolda gösterdiği hedefe durmadan yürüyen kişi ise Chuck Palahniuk. Tabiitarz bakımından kendisi Dostoyevski'ye ne kadar benzese de ben duygulanım bakımından kendisini Goethe'ye daha yakın buluyorum. Dostoyesvki delinin tekiydi. Yazıdğı her şey tüm çıplaklığıyla oydu. Çıplaklığını tanımlamak için süslü kelimelere ihtiyaç duymazdı. Ancak öyle derin bir çıplaklıkla anlatırdı ki çıplaklığını, kendinizi giysilerinizden ve tüm dünyadan arınmış hissederdiniz. Tabii şimdi de hissedebilirsiniz. Adam öldü ama kitapları yaşıyor!

Chuck Palahniuk ve Goethe ise alışık olduğunuz gibi süslü kelimeleri kullanmayı tercih ediyorlar. 'Hadi canım Chuck Palahniuk ne, süslü kelime ne?' diye düşünebilirsiniz. Ancak 'süslü kelime' kavramı yalnızca 'aşk çeşmesinden içtiğim kırmızı şarabın...' diye kelimeler kurmak değil ki! Chuck Palahniuk'a modern Goethe dememin sebebi de bu. Öyle güzel, öyle iğrenç betimelemeler yapıyor ki, iğrençliği dallayıp budaklıyor; 'Bu adam bu kafayı nasıl yaşıyor?' diyorsunuz. Ayrıca kendisinin kitaplarından son derece garip bilgiler edinebilirsiniz. Son derece hoş bir biçimde kendisinin 'junk information' haznesi oldukça dolu. Bu 'junk information'lara Ölüm Pornosu'nda da rastlamanız mümkün. Zira benim düşündüğüm üzre kendisinin başarısı bu değişik  bilgileri ve betimlemeleri insanı anında sarpasaran olay örgüsüne son derece iyi yedirebilmesinde. Arada bir 'Ben çok pis bir adamım. Garibin tekiyim ben ovv yeah!' havalarına girmese, daha iyi olacak. Ancak dedik ya, kendisi 21. yüzyıl romantizminin adamı. 

Kendisini 'Yeraltı Edebiyatı'ndan çıkartıp 'Romantizm' akımının 21. yüzyıl temsilcilerinden birisi haline getiren Su Tunç (şahsım) için bir alkış istiyorum. Elli sene sonra dersiniz ama.. (Anca 'Manyak mıymış bu ne romantizmi neresinden uydurmuş?' dersiniz.)


Ölüm Pornosu'ndaysa gene aceleci, kurgu üzerinde fazla düşünmeyen, detaylara takılı Chuck Palahniuk'u görüyoruz. Buna rağmen bir 'gerçek' olan ölüm pornosunun kendisi tarafından mercek altına alınması zaten yeteri kadar ilgi çekiciyken Ahmet Hoca ve adamlarının kitabı yayınlayan yayın evine  ve çevirmene dava açması ve kitabı yasaklatması ülkemizde hemen herkeisn 'Ölüm Pornosu yasaklanmış aaa!' demesine neden oldu. Hiç işi olmayan insanlar bile Ahmet Hoca sayesinde alıp okudular kitabı. Okuma-yazmaya teşvikten dolayı kendisine plaket verilmesi gerekiyor.


Chuck Palahniuk'un daha güzel eserleri de var. Ancak ilk göz ağrım olduğu için midir nedir bilmem, Ölüm Pornosu bana daha bir yakın, daha bir sempatik geliyor. Jübilesini yapacak olan yılların ünlü porno yıldızını ve onun filminde rol almak için sırada bekleyen karakterleri mercek altına alıyor Palahniuk. Çok da iyi yapıyor, çok da güzel yapıyor. Bir günde bitirilebilecek, o güne de değecek bir kitap. Daha fazla spoiler vermeyeyim.




Dipnot: Ölüm Pornosu denilen şey, sonunda kadının öldüğü pornolar. Amerika'da çekildiği varsayılır ancak polis şu ana kadar izine rastlayabilmiş değil. Ailesiyle ilişiği olmayan, çabucak kaybolabilecek/silinebilecek insanların oynatıldığı rivayet edilir bu pornolarda.
QuickEdit

You Might Also Like

Hiç yorum yok

Infinyteam