Uzun zaman olmuştu yeni bir Xavier Dolan filmi izlemeyeli. Bende iz bırakan her filmi ciğerlerim filmin kokusunu, sembollerini, filmdeki karakterleri iyice içine çekene kadar defalarca seyrettiğimden hiç Dolan'sız kalmamıştım. Daha geçen bilmem kaçıncı kez J'ai tue ma mere'i izledim. Amours Imaginaires de Laurence Anyways de bir baska guzeldi. Guzeldi iste. Ne bileyim. Sade, guzeldi. Empati kurmak zor benim icin. Ancak bu durum insanlarin duygu dusuncelerini daha iyi anlayabilme ve analiz edebilme yetisi veriyor bana. "Nasil olur?" demeyin. Empati zayifliktir. Sahip olmamanin nasil bir sey oldugunu bilince anca farkina varabiliyorsunuz. Empati bizi gerceklerden uzaklastirir. Objektif olamayiz isin ivi e duygular girince. Oysa insanlarin duygu ve dusuncelerini anlamak; davanislarinin neden sonuclarini bilmek icin empati gerekmiyor. Bu nedenle de bircok kisiden "anlama ve analiz etme" konularinda cok daha sansli olduhumu dusunuyorum. Bilimsel gercekli...
2015 yılı En İyi Yabancı Film Oscar Adayı Leviathan'ı Ekim 2014'te tesadüf eseri, Ghent Film Festivali'nde izlemiştik Yunan bir arkadaşla. Brüksel'deyken -Ghent Belçika'nın Flaman Bölgesi'nde birşehir- beğendiğimiz, satti günü bize uyan filmleri işaretlemiş, hem Ghent'i gezmiş hem de filmleri izlemiştik. Lafı gevelemeye başlamadan önce söyediğim gibi izlediğimiz filmlerden biri de Leviathan'dı. Dur durak bilmeyen, Ghent mhent dinlemeyen içsesim filmi izlerken:''Anacım o ne güzel film! Ne güzel sanat yönetmenliği! Abooov! '' demişti. Varın gerisini siz düşünün... Hikaye Rusya'nın denize veya göle (herhangi bir görece büyük su kütlesine) kıyısı olan küçük bir kasabasında geçiyor. Bir ailenin dramı diyerek mikro çip hale getirebileceğimiz filmde ben çok, çok fazlasını gördüm. Sınıf çatışması, Putin yönetimine yapılan taşlamalar, tepetaklak giden bürokrasi ve buna dayanamayarak ortasından çatır çatır çatırdayan aile kav...