-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Misantropi / Misantrophy


Misantropi çoğumuzun şu ya da bu şekilde karşısına çıkan bir kavram değil. Neden çıksın, nerede çıksın? Yalnız ve yalnızca felsefenin üzerine düşen veya çevresi ve ailesi sayesinde kulak dolgunluğu oluşan kişilerin bilebileceği bir tanım. Ancak tanımı bilip bilmemeniz, efendime söyleyeyim Schopenhauer'ı (bakarak yazım, evet) Nietzche'yi (bakmadım) silip süpürmenize gerek yok. Gerçekten yok. Arkalara doğru ilerledikçe aslında hayatınızın bir döneminde, belki hamburger yerken, belki tuvalette aklınıza geldiğini düşüneceksiniz Misantropik yaklaşımın. Hatta ve hatta hayatınızı bunun üzerine kuruyor bile olabilirsiniz.


Kökeni Antik Yunanca'da ''insan-nefret'' kelimelerinden geliyor Misantropi'nin. Adı üzerinde, ''insandan nefret eden kişi'' anlamında da pekala kullanılabilir. Ben terimi öğrenmeden çok çok önce tanışmışım aslında kendisiyle. Belki de böyle doğdum, bilemiyorum. Ama açıkçası neredeyse aynı düşündüğümü gördüğüm filozoflar zaten benden yüzyıllar önce benim düşüncelerimi bir sisteme oturtmuşlar. 

Günümüzde birçok film, dizi ve kitap karakterlerini misantropik olduklarından habersiz olarak seviyoruz. Sanırım bunun en yakın örneği Schopenhauer'den birebir alıntı yaparak ''İnsanoğlunun varlığı bir çeşit hata olmalı'' diyen True Detective'in anti kahramanı Ruste Cohle. Tabii çeşitleri Dr. Houe, Tyler Durden gibi karakterlerle artırabiliriz. Evet, hepsi özünde bu felsefeye bağlı olarak kurgulanmış karakterler. İşin komik yanı, edebiyatta ve sinemada gerçek manada misantropik, duran, kurgulayan ve düşünen bir (rakamla 1) tane bile kadın karaktere rastlamamış olmam. Bu yazıyı okuyup da aklına böyle bir kadın karakter gelen varsa lütfen yorumlarda bana iletsin. Birçok depresif, ansiyete ve borderline kadın karakter okumuş ve izlemiş olmama rağmen aklıma misantropik yaklaşıma paralel düşünceler üretebilen veya misantropiyi hayat tarzı benimsemiş bir kadın karakter gelmemekte. 

İnsanoğlu bir hatadır. Döngünün akıp gitmesi gerekirken evrimsel bir hatayla insanoğlu bilinçlenmişş ve bu döngüde yaralar açmaya başlamıştır. Tamiri ise insanlık tamamen yeryüzünden silinse bile ancak üzerinden binlerce yıl geötikten sonra tamamlanabilecektir. 

İnsanın özü kötüdür, bencildir. Doğada hayatta kalabilmek için sahip olduğu içgüdüleri olduğu gibi günümüze ulaştırmıştır. Görünmez Toplum Sözleşmesi'ni ise gene kendi bencilliği nedeniyle tek taraflı olarak imzalamış, dış tehlikelere karşı her daim anarşist bir tutum sergilemiştir. Bu dış tehlikeler, insan olmayan türlere,  başka topluluklara, klanlara, ailelere kadar küçültülebilir. Aradan bin yıllar geçmiş ve millet üstü organların ortaya çıkmış olmasına rağmen insanlar kendi içlerinde hiçbir gelişim gösterememişlerdir. Yani tüm yasalar, kurumlar (evlilik kurumu en önemlisi) bizi dizginleyebilmek, hatalı olduğumuz gerçeğini gizleyebilmek içindir.

Tabii bu benim tanımım. Kaba hatlarıyla misantropiyi açıkladım sanıyorum. Bu tanım çok, çok daha uzar ancak  buraya yazma taraftarı değilim. Kendi yazılarımda yeterince yer tutuyor bu görüş. İstesem de istemesem de... 

Bir ek de yapayım; insanın bir hata, zavallı bir yaratık olduğunu düşünmek ile anti-sosyal kişilik bozukluğu arasında bir bağlantı yok. Tabii bu kişilik bozukluğuna sahip insanlardan yüksek zekalı olanları kendi davranışlarına ulvi bir boyut kazandırmak bu felsefeyi kullanmış veya kullanıyor olabilir.  Misantropi'nin anlattığı ise, insanın aciz olduğudur. 

















QuickEdit

You Might Also Like

Hiç yorum yok

Infinyteam