-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Misantropi ve Nefretin İnsancıllığı




Geçen gün Misantropi hakkındaki yazımı yeniden paylaştım. Birçok kişi "Aa ben buymuşum!" demeye başladı. Birkaç kişi ise "nefret etmeye değmez insanlıktan" dedi. Bahsettiğim Temmuz 2015 tarihli. Aradan bir seneden fazla süre geçmiş yani. Yazıyı yeniden okuduğumda düşüncelerimin gram gerilemediğini, aksine misantropi yolunda çok daha çetrefillendiğini gördüm. Arada bana çeşitli mecralardan dm atarak mistantropi, insanlardan nefret etme konusunda konuşmak isteyenler oldu. Birkaçına cevap verdim ancak herkesle teker teker uzun felsefik konuşmalar yapamadığımdan birçok kişiye de yetişemedim. Keşke beş tane kafam filan olsa. O nedenle düşüncelerinizi yorum halinde yazarsanız, yalnızca benimle değil, belki benden bu konularda çok daha donanımlı kişilerle konuşma, fikir alış-verişi yapma imkanı da bulursunuz.

Vakit kaybetmeden misantropi hakkındaki yazımı paylaşayım:


http://www.sutunc.com/2015/07/misantropi-misantrophy.html


Misantropi, kısaca insanlardan ve insanlıktan nefret etme durumu. Evrim sürecindeki bir hatadan -bilim insanları bunun büyük ihtimalle kırmızı et tüketmeye başlamamızla birlikte beynin hacminin genişlemesi olarak yorumluyor- dolayı günümüz insanının bir sıçrama gerçekleştirmesi olarak yorumlayabiliriz misantropiyi kısaca. Biz bir hatayız. Bu nedenle her ne yaparsak yapalım, evrene zarar vermekten başka bir seçeneğimiz yok. Bir hata, aynı kelebek etkisi gibi milyarlarca, katrilyonlarca hatta ve hatta bilimumilyonlarca (?) hatayı doğurdu; doğurmaya da devam ediyor. Buradan çok basit bir çıkarımla küresel ısınmanın, para için cinayet işlemenin, Toplum Sözleşmesi adı altında kurallar koyup öldürmeyi yasallaştırmanın müsebbibi olan insanoğlu için "Ama zaten hatayız yani. Yaptıklarımız için suçlanamayız ki!" yorumunu getirebiliriz. Gerçekten doğru da olur bu yorum. Aynı, çocukken bir bakkalın tecavüzüne uğrayan bir çocuğun büyüyünce bakkalları öldürmeye başlayınca "Ama çocukken başına neler geldi onun. Nasıl suçlayabiliriz ki?" demekle aynı bahsettiğim şey; temize çıkarma.

Ancak misantropi tarafından bakar ve "her insan özünde kötüdür" düşüncesiyle yola çıkarsak, cinayeti işeyen kişi de bakkal kadar kötü olduğu için, bütün avukatların yaptığı şu temize çıkarma işine hiiiç girişmeden, fail hakkındaki kararı yalnızca sonuca-eyleme dayalı olarak verebiliriz.


Bilmiyorum, bazı takipçilerimi hayal kırıklıına uğratabilirim ancak dünya barışı, dünyanın kurtuluşu vs. ile ilgili tek bir düşüncem yok. Bu düşüncelere paralel giden veya bir yerde kesişen hiçbir söylemde de bulunmadım şu güne kadar. Biz kaosuz. Hatayız. Olmamalıydık. Bu nedenle de ancak inanılmaz bencilliğimizle dünya barışı sağlansın diyoruz. Zaten insanoplu yokken dünyada barış vardı. Barış kavramı yoktu ortada yalnızca. Her kavram, bir aksi olduğundan ötürü vardır. Eğer yalnızca barış varsa bir yerde, başka türde bir yaşam da olmadığından ötürü kimse bu duruma ad koyma gerekliliği hissetmez. Bizim dinozorlar da düşünememişler bir ad bu nedenle zamanında.

Misantropi her ne kadar buram buram karamsarlık koksa da aslında tamamen insancıl bir duygunun ürünü; nefret.

Hayvanlar yemek veya sürünün hakimiyetini ele geçirmek için öldürür. Bizim nedenlerimiz ise sevgi (?), kıskançlık, para, eğlence, sıkılma ve nefret şeklinde süreeer gider. Bu nedenle de insanlardan nefret etmek, kısaca misantrop olmak yine yalnızca insanların hissedebileceği bir duygu; tamamen insancıl.



Nefret edilen yerde umut da vardır. Bu yazıda girmeyeyim fazla bu konuya yoksa uyuyup kalırsınız. Ancak nefret, bunu hissedebilen insanlara özgüdür. Misantropi için bu nedenle insanların kötülüklerine karşı geliştirilen bir savunma mekanizmasıdır da diyebiliriz. Asıl kopuş noktası ise, hiçbir şey hissetmeyenler ki bu da bir duygu durum veya kişilik bozukluğunu işaret eder. Hiçbir şey hissetmeden, birilerini öldürmek örneğin. Ancak dediğim gibi, bu da başka bir yazının konusu.

Lafı döndürdüm dolaştırdım, misantropların nasıl "insan" olduklarına getirdim. Özünün kötü olduğunu bilmek ve bunu reddetmemek bir erdemdir. Ha, "Ben zaten kötüyüm. Dur şuradan iki adam öldüreyim" filan derseniz sakın benim adımı vermeyin "Su Tunç bize siz kötüsünüz dedi komiser bey amca" diye. Elimde kahve, pijamalarımla felsefe kasıyorum. Beni azmettiricilikten mapuslarda çürüttürmeyin gözünüzü seveyim.


QuickEdit

You Might Also Like

Hiç yorum yok

Infinyteam