-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Anime / Manga Önerileri 28: Byousoku 5 Sentimeter (5 Centimeters Per Second)





Ayy çok uzun zaman olmuş ben anime / manga önerisi yapmayalı! Kafa iznine çıktım gibi düşünelim bu süreyi. Bu sürede yedi manga  bitirdim, kitabımla ilgilendim (bayağıdır boşlamıştım), çalıştım, sonra çalıştım, sonra biraz daha çalıştım. Ama ne yalan söyleyeyim içimde hep bir boşluk vardı. Nedenini sordum kendime: "Su, neden böylesin?" Sonra kendi kendimi cevapladım: "Bilmiyorum Su, bir şey eksik gibi geliyor ama ne? Terliklerimle gelsem bulabilir miyim acep?"

Meğer olay terlikte değilmiş; durmaksızın anime / manga önerme hastalığına tutulmuşum. Gün içinde "Şu animeyi de önereyim" diye düşünmezsem depresyona giriyorsunuz bu hastalıkta. Aman erken tehşis koyuldu da ucuz kurtuldum. Yoksa dolaşacaktım ortalıkta öyle zombi gibi. Çare ne peki? Çare tabii ki anime önermek! 

Kaldığım yerden devam ediyorum ben! 


Ben bu anime filmi izleyeli oluyor. Bir ay kadar önce bir yerde hakkında bir yazıya rastlayınca yeniden izledim. İzlememin sebebi de ilk izleyişimde olayın ne olduğunu tam anlamamış oluşum. Yok, yok. Karman çorman kurgulu bir anime değil Byosoku. Alakası yok hatta. Ancak o kadar çok güzel eleştiri ve yorum alıyor ki "Yav herhalde müthiş bir anime ama ben odun olduğum için anlayamıyorum değerini" diye düşünüyordum. O nedenle gittim bir daha izledim. Yok arkadaş. Yani tamam çok güzel, ancak ben hikayede öyle ödülleri toplayacak bir şey göremedim yani ne bileyim. Ancak anime film tarihiyle ilgilenen arkadaşlar, canı sıkılanlar gönül rahatlığıyla izleyebilir. Gerçekten güzel. Ancak benim için bir Nuri Bilge Ceylan fiminden pek farkı yok. Belki de işin aslı budur. Ceylan tipi iflmler çekince kafanızdan aşağı ödüller yağıyor. 

Yeri gelmişken buradan Nuri Bilge Ceylan'a saygı ve sevgilerimi yolluyorum. Çok severim ağabeyimi. Müthiş bir insan. Hayatımda iki kez gördüm; biri İstiklal'deki Mephisto'da, diğeri de geçtiğimiz Aralık ayında Brüksel'deki panelde. Çok kral adam. Filmleri müthiş ( Bu kadar yağcılık  yeter sanırım ben işime döneyim ^.^ )

2007 yapımı bu film Asia Pacific Screen Ödülleri'nde En İyi Animasyon Film, "Miyazaki'nin filmlerinden sonra en müthiş anime film" şeklinde yorumlar aldı ünlü kritiklerden. Hemen her türlü anime listesinde mutlaka ilk beşte. Ben odunum bence.

Valla bence siz izleyin de öyle karar verin. Ben olsam Mind Game'i çok daha üste taşırdım. Çok sevdim Ben Mind Game'i. Benden gönül rahatlığıyla geçer not aldı. Minde Game hakkında yazmıştım geçen ay:


Peki hikayesi ne bu filmin? Şimciiik Takaki adlı bir çocuk var. Hayalperest bir arkadaşımız. İlkokul yıllarından beri bir kıza aşık. Takaki'nin anne babası işleri nedeniyle habire oradan oraya taşındığı için Takaki bu kızı (Akari) geride bırakmak zorunda kalıyor. Ancak ikili sürekli mektuplaşıyor, birbirlerine hayatlarından bahsediyor. 

Hikaye üç bölümden oluşuyor: Cherry Blossom, Cosmonaut ve 5 Centimeters Per Second.


Cherry Blossom bölümünde orta okula giden Takaki ve Akari'nin yıllar sonra birirlerini ilk görecekleri günü izliyoruz. İlkokuldan beri birbirine aşık olan kız ve erkeğin hikayesi pek orijinal olmasa da, Takaki'nin gözünden anlatılan hikayenin işlenişi, Takaki'nin hikayeyi anlatma biçmi gerçekten çok başarılı. Karda kışta Akari'yi görmek için üç saat yol giden Takaki'nin kar nedeniyle sürekli duran trende kendi kendine sorduğu "Çok geç kaldım. Acaba Akari gitmiş midir?" soruları, o çaresizlik, bitmeyen yol insana cinnet geçirtiyor. Ancak iyi manada. Ben böyle iç sıkan filmleri çok severim. En sevdiğim bölüm açık ara  Cherry Blossom filmde.

Cosmonaut bölümünde ise Takaki'nin bu sefer Japonya'nın adalarından birinde, Tanegashima'da bir lisede okuduğunu görüyoruz. Anne-babası sürekli çalışan Takaki daha da içine kapanmış, düşünceli ve hayalperest bir arkadaşımız olup çıkmış.


Cosmonaut da güzel. Kanae adlı karakter müthiş. Ancak benim için kayış 5 Centimeters Per Second'da kopuyor. 

Takaki bu seferüniversiteyi bitirmiş ve Tokyo'da bir şirkette çalışmaya başlamış. Kırk metrekarelik dairesinde  kendi kendine " Ben neden bu hayatı yaşıyorum?" diye sorar olmuş. Klasik günümüz beyaz yakalı Capon'u olmuş yani. 

Sonrasını anlatmayayım ancak şunu belirteyim; izlediğim iki seferde de "Nasıl ya? Bitti mi? Devamı yok mu?" diye sordum kendi kendime. Araştırdım baktım, yokmuş. Ancak filmden sonra bir roman ve iki kitaplık bir magna yazıldı. Onlarda hikaye ilerletilmiş diye okudum. Ancak ne mangayı ne de romanı okuduğumdan kesin bir şey diyemeyeceğim.













QuickEdit

You Might Also Like

Infinyteam