-->

Theme Layout

Boxed or Wide or Framed

Theme Translation

Display Featured Slider

Featured Slider Styles

Boxedwidth

Display Trending Posts

Display Instagram Footer

No

Dark or Light Style

Restless

Restless

Gus Van Sant'in gelmiş geçmiş en "normal görünümlü" filmi Restless Filmekimi kapsamında gösterildi. Büyük ihtimalle de ülkemizdeki diğer sinemalarda da gösterime girecek. Eylül 2011 yapımı film Cannes Fİm Festivali açılış filmi olarak seçildi. Cannes zaten Gus Van Sant'i her zaman çok sevmiştir. Hollywood yapımlarından sonra ölüm üçlüsü olan Elephant, Gerry ve Last Days'de tamamen kendi tarzını konuşturan Sant, mezunu olduğu resim bölümünden aldığı görsel sanat aşkını kendi filmlerine yansıtmıştı. Genelde diyalogların arka planda olduğu filmin asıl konusunun durağanlığın arasından seçilebildiği Gus Van Sant filmleri bu sefer yerini 18 yaşındaki iki gencin saf ve temiz aşkına bırakıyor. Normal ve güzel bir aşk hikayesi olarak da izlenebilecek olan film aslında yaşam, reenkarnasyon, paralel evren, şizofreni, ölümden sonraki yaşam gibi konulara değiniyor. Reenkarasyonu şimdi ben uydurdum aslında ancak eşelenirse bulunabilir belki de. Filmin tam olarak ne

I Rymden Finns Inga Känslor

I Rymden Finns Inga Känslor

Filmekimi kapsamında gittiğim tartışmasız en güzel filmdi Simple Simon. Türkçe'ye "Aşkın Formülü Yok" olarak çevrilse de filmin asıl adı " Duyguların Olmadığı Uzayda Bir Yerde"vari bir şey. Hayatımda izlediğim ilk İsveç filmi ancak eminim ki son olmayacak. Sırf en değilim sanırım bu filmi çok beğenen çünkü salondaki herkes filmin  sonunda  ayağa kalkıp alkışlamaya başladı. Ben o sırada farklı bir dünyaya geçiş yapmış olduğumdan dolayı dünyevî hayatta neler olduğuna dair pek bilgi sahibi değildim. O yüzden alkışa yetişemedim. 2011 En İyi Yabancı Film Oscar adayı olan filmin baş kahramanı, eğer The Big Bang Theory dizisini izliyorsanız size pek yabancı gelmeyecek Çünkü irdelenen kişi, yani Simon, tıpkı Sheldon Cooper gibi Asperger Sendromu'ndan muzdarip. Tabii Amerikan komedi dizisinde her şey seyirciyi eğlendirmeye yönelik olduğu için bu sendrom da öyle göze çarpmıyor. Ancak Simple Simon'da ne kadar delirtici, hayatları değiştirici ve

We Need o Talk About Kevin

We Need o Talk About Kevin

Filmekimi'ni ne kadar eleştirsem de seçtiği filmler açısından oldukça başarılı buluyorum. Atlas Sineması'ndaki en iyi yerin sıra 11 no:2 olduğunu anlamamı sağlamış olan Kevin Hakkında Konuşmalıyız filmi beklentilerimin de üzerindeydi. Yüzlerce kişiyi öldürebilen o psikopat, soğukkanlı, bir bakışı bile herhangi birimizi günlerce uyutmamaya yetecek gariplikteki katillerin "neden" o hale dönüştüklerini irdeleyen bir film We Need To alk About Kevin. Benim gibi, siz de bu tarz davranış bozukluklarının nedenlerini inceleyen filmlere meraklıysanız doğru adrestesiniz. Ha, öyle deneysel bir film de değil karşınızdaki. Kurgusuyla ve oyunculuklarıyla da adından söz ettiriyor. Hikayesi biraz geri planda kalmış olsa da ileride sayko bir katil olacak olan kişinin anne karnında oluşmasından katliamı yapana kadar tüm hayatını anlatması zaten başlı başına bir hikâye.  Film bir yandan Kevin'ın anne ve babasının tanışmasından sonraki evreleri, bir yandan da

Café de Flore

Café de Flore

Filmekimi'nin yalnızca Lale Kart sahipleri tarafından kapışılan biletleri satışa sunulduktan yalnızca birkaç saat sonra tükenmişti. Biz de çapulcu öğrenciler tayfası olarak gözlerimizde birer damla yaş, bizi tersleyen  Atlas Sineması gişesindeki şahsa son bir bakış atarak yerimize yurdumuza dönmüştük. Oysa ki ne hayallerim vardı benim! Sean Penn'in "There Must Be The Place" i mi dersiniz, Kristen Dunst'ın Cannes En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldığı "Melancolia" mı, Gus Van Sant'in "Restless"ı mı, yoksa yoksa "Le Gamin au Vélo" mu? Amacım hepsine birden gidebilmekti. Bu sene festival sponsor alamadığı için kombine olayına da girilemediğinden biletler teker teker satışa çıkacaktı. Çıkanlar da bir işimize yaramadı derken dün oda arkadaşımın tesadüfen keşfettiği üzere biletler Biletix'de gene satın alınabilir olarak görülmeye başlanmış! Hem de iki katı fiyata! Festivali düzenleyenlerin ne tür birer çakal olduklarına da

Funny Games U.S.

Funny Games U.S.

"Saykodelik" filmeriyle bilinen Alman yönetmen Michael Haneke'nin 1997 yapımı filminin daha geniş kitlelere ulaşması amacıyla 2007 yılında, senaryoya tamamen sadık kalarak çektiği Amerikan versiyonundan bahsedeceğim ben. Çünkü Alman versiyonunu hiçbir dvd satıcında veya internet online izleme zımbırtısında bulamadım! Beşiktaş'daki torrentden indirilme filmleri 5 liraya satan dükkanlardan alıp kazıklanmak da istemedim doğrusu. Çünkü Amerikan versiyonunun orijinal dvdsini 4.99'a buldum. Bu kazıklanmak değil de nedir? Kesinlikle orijinal dvd nin yüksek çözünürlüklü görüntüsüyle izlenmesi gereken bir film Funny Games. Ha, bir de; eğer klasik Amerikan gerilimlerinden hoşlanıyor ve alttan alta verilen mesajları çakmayı pek beceremiyorsanız, film sizin bekentilerinizin altında kalabilir. Zira ben filmin adını ve Hakene'nin yönetmenliğini yapığı diğer filmleri  hesaba katarak kafamda psikolojik gerilimin sayko oyunlarla sonuna kadar zorlanacağı bir fil

Infinyteam